09 Mart 2013
tarafından Alîbeg Şaqaqî
Geçmiş zamanlardı, kitaplarımız azdı. El yazmasıydılar, tek ve öz idiler. Ama az olan, az’lıklarında çoklukları içeren bu kitapları, çok çok okuyarak muazzam çokluklar yapardık.
Tacir amcası çocuk için uzak diyarlardan bir kitap ve bir şamdan getirmişti, hediyelik. Çocuk kitabı aldı. Onu okudu, bitirdi. Okumaya o kadar çok açlık hissetti ki, bir daha okudu aynı kitabı. Bulamayınca gayrı kitap, açlığını hep aynı kitapta giderdi. Ve o okudukça kitap yüceldi, Hikaye değerlendi.Öyle bir hale geldi ki, kitap çocukta filizlendi, orjinal halinden daha da öteye gitti. Çocuk sahip olduğu tek kitaba bir şerh yazmaya karar verdi. Kitap büyüdü. Bir mecelle iken 10 ciltlik bir şerh oldu. Çocuk kendine hakim olamıyordu, hikaye tohum açmıştı çocukta… Bir şey her şey olup akıyordu.
Sonra o vakitlerde az fotoğraf makinelerimiz vardı. Arkasına geçen abiler öyle bir ışık ayarlaması yaparlardı ki, dünya dururdu. yeryüzünün bütün şuaları akıp o kareye girmek isterdi…
Bir kitaptan çokluklar yaratan çocuğun aksine fotoğrafçı abinin görevi tam tersi istikametteydi. O, bir çok şeyi tek bir karede toplamak zorundaydı. O açlığını tek lokmada doyurmak mecburiyetindeydi. İnsanları bekledi. Işığı düşündü. Hikayeyi hissetti. Anı okudu. Ve tarihin bir noktasında düğmeye bastı. Zaman orada durdu. Her şey tek bir şeye inkilap etti..
Cinorek anlatıcısına yıllar sonra bu duyguları hissettiren geçmiş devirlerdeki o çocuğa ve o fotoğrafçı abiye çok teşekkürler…
1931 | AFGANİSTAN – Afganistan, Herat pazarında meşhur NG fotoğrafçısı Maynard Owen Williams’ın bu fotoğrafı için fotoğraf makinesi pozlayabilsin diye üç saniye boyunca kimse göz kırpmadı. (Fotoğraf: Maynard Owen Williams)
Laga Luga Yapanlar