aziz nesin’le beraber dall-e’den bizi var etmesini istedik


her insan bu dünyada var olduğunu kendine göre bir yol bulup başkalarına anlatmak zorundadır. yoksa anlamı kalmayan hayat bir saçmalık olur…. bir insanin yaşamakta olduğunu salt kendisinin bilmesi yetmez… bir insanin bu dünyada var olduğunu, yaşadığını başka insanların da bilmesi gerekir ve bunu nice çok insan bilirse o insan o denli çok vardır.

çok güzel bir alıntı değil mi? peki sen kaç adet varsın? kaç kişi senin varlığından haberdar? nasıl var olduğunu insanlara haber ediyorsun?

ben, mesela; arada bu bloga gelip öylesine birşeyler yazıp gidiyorum. belki birilerinin yolu yanlışlıkla buraya düşer de varlığıma şahit olur. yusîv da öyle yapıyor. o da hep var olacak. hem de dünyanın en güzel lisanıyla var olacak. fonda kürtçe bir melodiyle.

bu arada dall-e diye biri bu aralar. tanışmmışsındır. ona da var olduğumu kaydetmesini istiyorum. zihinsel dünyamı resmetmesini emrediyorum mesela. emre amade birisidir, itiraz etmez. çalışmalarında mutlu çizmiyor ama başarılı.

dall-e: kimi çizelim efendimiz?

cînorek: ‘kargalara öğretmenlik yapan, başında afrika’nın bir yerlerine ait turbanı ile hüzünlü bir adam; maud lewis tarzi pastoral bir tablo’ olsun lütfen.

dall-e: emredersiniz, efendimiz.

bugün de var olduk. kalın sağlıcakla.

bu arada baştaki alıntı aziz nesin’den. bak aziz nesin de bu vesileyle biraz daha var oldu.

êş


ew nîgar, bi navê “êş” (an jî birîn), ji aliyê august friedrich schenck we hatiye çêkirin.

te zanîn ku ew hunermendek danîmarkî bû ku di 1828-an de ji dayik bûye. paşê çûye fransayê, li dibistana navdar école des beaux-arts xwendiye û di sala 1857-an de li salona parîsê pêşangeh daye.

lê tevî vê yekê em li ser wî pir hindik dizanin. heke hûn biçin wîkîpediyayê hûn ê bibînin ku li ser wî tenê bi qasî sê rêz hatiye nivîsîn.

li 3 welatên cûda peyva ‘sitî’


sitî peyveka kurdî ye. herwiha li welatên kurdan navek ji bo jinan e.
~~~
ew peyv her tim bi min ecêb te. ez ê niha ji we re behsa 3 welatan bikim. li wan her sê welatan jî ew peyva heye û derbarê jinan te gotin. lê nizanim eslê wan yek e yan na.

*li kurdistanê
*li endonezyayê
*li hindistanê

li kurdistanê naveka popûler e. di destana memê alan de derbas dibe. navê xûşka zînê sitî ye. herwiha di berhemên modern de jî heye; jina reîs bey e, di fîlma vizontele de û sitî xanîma şanoger e, di rêzefîlma mala minê de.

li endonezyayê jî weke navê jinan te bikar anin. google dibêje ew navê herî popûler e di nav jinên endonezî de. min ew peyv ji hevalekê xwe yê endonezî pirsî. got te maneya banû, xanîm. (* li bajarê ez niha dijim, li seûlê lokanteyeka endoneziyan heye, nav siti sarah e. xwediyê lokantayê navê xwe daye dikana xwe)

li hindistanê jî ew peyv heye. lê hebekê cûda ye. seba kuştina jinan paş mirina mêrên wan te gotin. di hinek mezhebên hinduîzmê de ew rîtuel heye. gava mêrek dimire bi meyîtê wî re hewre jina wî jî dişewtinin û dikûjin. ji bo wê rîtuela û jina te kuştin re jî dibêjin sitî/sati/suti:

mirovê kor û kuçikê reş: ûtopyaya zdzislaw beksinski


zdzislaw beksinski nîgarvanê polonî ye. li ser resîm, wêne û peykerî xebitiye. stîla wî surrealîst e.

gava memko lavê xwe kuşt


memkoyê hêwilnak çavên xwe bi xofeka mezîn vekiriye. lavê vî di destên vî de rûhê xwe jê diçe. li serê vî xwînek diherîke ber bi stuyê vî.

yên bêjin memko lavê xwe bi destê xwe kuşt.
navê lavê xwe jî memko ye. memko lavê memko. memkoyê piçûk dibû ku bibûya mîratgirê eşîra şekakan.
ê niha bi awayekê bêdengî xêrhatina jiyaneka nû dike.

nehiştin. fitnekaran jehrkirin hişê bavê vî. êdî pir dereng e.

mirin hem tehl e hem şirîn e. hem xof e hem aramî ye. xûye dike ku tehl û xof bûna wê ji bavê re maye, memkoyê piçûk aramî û şirînî hilgirtiye û diçe.


nîgar: ilya repin, “ivan lavê xwe dikuje” (1581)

crow series – homo sapien şapşalı ile gezegeni paylaşmak


aynı yaşam alanını paylaştığımız homo sapiens, içinde birçok çelişki barındıran bazen cahil, yıkıcı bir varlık bazen ise çok merhametli ve sevimli olarak çıkıyor karşımıza – bu şapşal canlıya karşı nasıl hareket edeceğimizi kestiremiyoruz.

fotoğraf: C.V. Subrahmanyam, ‘degerli bir dost’

evet. pek dost yanlısı bir tür olmadığımız söylenir. çokları bizi itici ve soğuk bulur. ama herşeye rağmen bu insan şapşalların bazısını görünce kaynaşıveriyoruz.

qijikên craig kosak û rengên fantastîk.


yek qijik du qijik. 

çi qijikên bi esalet. 

Bu Gezegen İçin Yaratılmadık/Kısa Film/Animasyon/Arayış


Colin West McDonald’in Paul Hornschemeier‘ın aynı isimli çizgi-romanından uyarladığı bu kısa film; yaratıcısını arayan bir robotun hikayesini anlatıyor. İnsanoğlunun hikayesi bir bakıma. 

Bir arayış içerisinde hicret etmek ne güzel bir haldir, veya ne korkunç bir durumdur. Halikinle her an hasbihal içerisindesindir. Peki ya yaratıcını bulmada şüpheye düşersen…

Sonrası uçurum;

we_were_not_made

Bu Topraklar Benim: Kısa Bir İsrail&Filistin Tarihi (Animasyon)


Bazen Kenan veya Levent diye isimlendirilen İsrail veya Filistin topraklarının kısa bir tarihi. Aslında tüm Ortadoğu tarihi de denebilir. Nina Paley‘in bu eseri bir başyapıttır. Burası benim toprağım; Tanrı onu bana verdi

Uzaklarda çok güzel plajları olan tropik adalar veya serin yaylaları olan Kuzey ülkeleri varken neden insanlar hep bu kahrolası Middle East için savaşır ki.

sen bi salondasın, sanıyosun ki okyanustasın ama işte salondasın.


E0702 HODLER 9446

abi kafanda kurbağa var, abi kafanda kurup kurup, vuruyosun oğa buğa

yaşlı bi kurbağa var , bin yaşında var, başında sis var kurbağanın

altında sen var

sen bir salondasın, sanıyorsun ki okyanustasın, ama işte salondasın

yanında ismet var, ismetler gider ismetler kalır sen başarırsın ismetler sevinir..

nigar: ferdinand hodler

halay ciddi bir eylemdir.


Kürtlerin bol halay içerikli atasözleri ve deyişleri olmalıydı. Veya belki de vardı da unutuldu. Şey mesela:

Henüz halay çekmediğim birisiyle yola çıkmam / iş yapmam…

Muhabbetimiz halay ile taçlansın / ölümsüzleşsin….

Bir halay halkasında yer aldığım adamı kırk yıl unutmam….

Bu iş sonunda halay çekilecek kadar karlı çıkar mıyım…

halay

Cinorek halaysal aforizmalar….

Bir önceki halayımız:

https://cinorek.wordpress.com/2013/11/19/cocuklar-oldurulmesin-halay-da-cekebilsin-diye/

Yazıdaki görsel:Bedri Rahmi Eyüboğlu

Japon Fotoğrafçı Fukase’nin Kargaları


Bugün bir Japon amcanın kargalarıyla tanışacağız. Ben kendisini bir cinorek takipçisi vasıtasıyla tanıdım. Cinorek Karga Arşivi’ne güzel bir ekleme oldu. Aslında sadece kargalar üzerinde çalışmış biri değil ancak en çok karga fotoğraflarıyla biliniyor.

Masahisa Fukase 1934 yılında Japonya’nın Hokkaido şehrinde doğdu. 1952 yılında Tokyo Nihon Üniversitesinde Fotoğrafçılık bölümüne girdi. Okuldan mezun olduktan sonra 1956 yılında Dai-lchi isimli reklam şirketinde işe başladı. Burada çalışırken profesyonel fotoğrafçılığın yanında sanatsal fotoğrafçılığa da devam etti.  Ve kısa sürede iki sergi açma başarısına ulaştı.

1974 Fukase’nin kariyerine çok önemli basamaklar ekleyen yıl oldu. Meslektaşları Shomei Tomatsu, Eiko Hosoe, Noriaki Yokosuka, Daido Moriyama ve Nobuyoshi ile beraber ‘The Workshop’ isimli okulu açtılar. Aynı yıl çalışmaları John Szarkowski ve Shoji Yamagishi’nin küratörlüğünde ‘Yeni Japon Fotoğrafçılığı’ adı altında Modern Sanat Müzesi’nde sergilendi.

Tüm bu kariyerindeki başarılara rağmen biraz huzur bulmak için doğum yeri Hokkaido’ya döndü. İşte kargalarla olan serüveni de burada başladı. Fukase bu dönemde siyah kuş fotoğrafları üzerine çalıştı. Ki bu çalışmalar onun ileriki hayatında sembolü olacak olan çalışmalardı.

1992 yılında geçirdiği talihsiz kaza Fukase’nin sanatçı kariyerini vakitsiz olarak bitirdi.

Fukase çalışmalarında kişisel meditasyon ve insan varlığı üzerine odaklanmış bir sanatçıdır. Onun kasvetli karga fotoğrafları, onun yalnız ve problemli hayatını yansıtır. Ve ayrıca Fukase’nin kargaların muhalif izole yaşamlarına duyduğu minneti sembolize eder.

Fukase 9 Temmuz 2012 de öldü.

Not: Yazıyı hazırlamada Robert Mann Gallery’nin İngilizce broşüründen yararlandım.

İngilizceden çeviriler Cinorek’e ait olup, hatalı kısımlar varsa lütfen bildiriniz.

Ves-selam.

twitter.com/cinorek

çocuklar öldürülmesin halay da çekebilsin diye…


duvara en sevdiğimiz kişinin tablosunu astık. sonra halaya durduk sabaha kadar.

Pirinçten Olsun


Pirinç Uzak Doğu kültürünün temel yapı taşı. Pirinçce yemek yedikleri gibi pirinçce konuşurlar, pirinçce yaşarlar. Dillerinde pirinçle alakalı bir çok deyim vardır. Beğenmedikleri bir iş teklifi veya projeye ‘bu benim karnımı pirinçle doldurmayacak‘ derler…

Ve tabiki böyle bir toplumun el sanatları da pirinç yapıtaşlı olacaktır. Burada pirinç saplarından güzel şeyler yapan bir amca ve hünerleri var. Onu Namsangol Hanok köyüne gittiğimde gördüm.

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

Kalaşnikof Bir Müzik Aletidir


İstanbul’daki son tasarım bienalinde çok güzel bir çalışma vardı;

Silahlardan yapılma müzik aletleri…Pedro-Reyes-WeaponInstruments3Meksikalı sanatçı Pedro Reyes’in 1527 adet silahı parçalayarak oluşturduğu çalışma sonucu 50 adet çalışır müzik aleti ortaya çıkmış. Bienalde her bir müzik aletinin seslerini duymak da kısmet oldu ki bu müthiş bir duygu; Ah,,, bu bir Silahlara Veda şarkısıydı…

Bu arada hazır bahanesi olmuşken Goran Bregovic’ten bir ‘Kalaşnikof’ dinleyelim:

Pedro Reyes’in ‘Imagine’ (Hayal Et) adlı çalışmasındaki diğer müzik aletlerine şuradan bakabilirsiniz…

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir.