Balkan Şehirlerine Kaçıyorum!


Yarından itibaren 1 ay  süre ile Balkan ülkelerinde olacağım. Bu seyahatimin şehir şehir planı şu şekilde:

http://www.seyahatya.com/seyahat-rotasi-sehir-sehir-balkanlar-1-ay/

Bu gezimin takipçisi olmak için;

facebook.com/seyahatya

twitter.com/seyahatya

youtube.com/seyahatya

Albania_Discovery_Berat

Bir Fotoğraf Bir Hikaye: Temsili + Temsili + Gerçek


DSC_0246

Seul’de bir sabah vakti. Sokakların henüz çok yoğun olmadığı bir an. Fotoğrafta 3 imge var:

– 1980’li yıllarda gerçekleştirilen kentsel dönüşümü simgeleyen harabe duvar parçası – temsili anıt.

– Kore mitolojisinde özel bir yeri olan (bundan daha sonra bahsederim) bir ayı –temsili heykel.

-Ve bir dünya hakikati, tüm gerçekliğiyle bankta uyuyan evsiz insan –gerçeklik.

 

 buda tapınakta uyurken


Tayland’da Yatan Buda Tapınağı (Wat Pho)‘nun girişi.

Processed with VSCOcam with x1 presettapınağın içerisinde ülkenin en büyük buda’sı uyur vaziyettedir. insanlar akın akın tapınağa buda’yı ziyaret etmeye gidiyor. muhtemelen onun ailesi de onu orada bırakıp içeriye, buda’yı görmeye, dua etmeye gitmiştir.

Tayland Gezi Notlarım

Ocak Ayı Seyahat Rotam: Tayland, Kamboçya, Singapur ve Malezya


Yeni bir seyahat yolu gözüktü artık. Hazırlanın güneye gidiyoruz. Kore’de kış çok soğukmuş. Biraz güneye, Ekvator çizgisine yakın yerlere gidelim.  Ama Kore’ye doymadık, kış soğuğu yumaşasın tekrar döneceğiz Kore’ye.travel routeGüney Kore’de kış tatili yaz tatili gibi 2 ay. Ben de bu iki ayın birini gezerek ötekini çalışarak geçirmek istiyorum. Tam bir ay buraya yakın ülkelerden en az dördünü gezeceğim.

Yılbaşı gecesi Seul’den Tayland’ın başkenti Bangkok’a uçacağız, biri Kolombiyalı biri Çinli iki arkadaşla birlikte. Tayland’da sadece iki gün başkenti gezip sonra Kamboçya’ya geçeceğiz. Yaklaşık 10 gün kalarak Kamboçya’yı bir hayli çözmüş olacağız.

Sonra 13 Ocak’ta ben yalnız başıma Penom Penh (Kamboçya)’dan Singapur’a uçacağım. Singapur’dan sonraki rotam tam kesin olmamakla beraber muhtemelen Singapur-Malezya-Tayland veya Singapur-Malezya-Endonezya-Malezya-Tayland şeklinde olur. Her iki halde de 28 Ocak’ta tekrar Tayland’dan Kore’ye uçmak üzere Bangkok’ta hazır bulunacağım.

Muhtemelen gezerken blog yazma imkanım olmayacak. O yüzden ben her beş güne bir yazı denk gelecek şekilde Seul’deki günlere dair notlar ayarladım. Blog zamanı geldiğinde onları birer birer yayınlamış olacak.

Haydi kalın sağlıcakla. Bana bol bol şans dileyin.

 

Bu gezi ile ilgili gezi notlarımı SEYAHATYA.COM dan okuyabilirsiniz.

Laalettayin Seul Sokaklarında – 2


Bu yazı dizimdeki ilk gönderimi buradan okuyabilirsiniz. Bugün de ikinci yazımızla devam edelim Seul’ü gelişigüzel turlamaya. Arabalar…

DSC_0324Ben arabalardan anlayan birisi değilim. Markaları da pek ayırt etmem ama burada araba markalarını öğrenmenin çok kolay olduğunu gördüm. Kore’deki tüm arabaların %80 Hyundai veya Kia markalı. Ve  hoşlandığım araba modelleri de gözüme çarpmaya başladı.  Meğer Hyundai çirkin modellerini bize postalarken şık arabalarını da kendi halkına ayırıyormuş.

DSC_0335

 

Cheonggyecheon Kanalı etrafında duvar süslemeleri….

DSC_0361 City Hall meydanında çocuklar ve hayat.  Seul’de bazen hiç çocuk göremiyorum. Bazen de böyle birdenbire her tarafı doldurup neşe saçıyorlar.

DSC_0359 Hep gelin çocuklar. Meydan sizindir, gelecek de.

DSC_0275En son City Hall meydanındaki yabancı çocuğu da gösterip bugünkü yazıya nokta koyalım.

DSC_0351

-bölüm sonu-

 

twitter.com/cinorek

 

—————

 

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

 

G. Kore Gezi Kitabım

 

Laalettayin Seul Sokaklarında – 1


Yeni yazı dizimizin ismi ‘Laalettayin Seul Sokaklarında’ yani ki ‘Gelişigüzel Seul Sokakları’.

İsterseniz ‘Laalettayin’ kelimesi üzerine ekstra da konuşabilir. Veya buyrun Seul sokaklarına.

DSC_0320Seul’de çay Müzesi: Bir çay müzesinin kurulabileceği en güzel ülke neresi olabilir, desem…

Evet biz Ortadoğu insanı çay içmeyi pek severiz ama çay çeşidi bakımından asla Uzakdoğulu kardeşlerimizle yarışamayız. Kore’de müzesi kurulabilecek kadar çay çeşidi var. Bukçon Köyü civarında böyle bir müzeye denk geldim. O gün içeri girme fırsatım olmadı, ama girişten sadece çay listesine bakmam bile ne kadar güzel bir yer olduğunu düşünmeme kafidir. Eğer vakit bulup gidersem sizlerle paylaşırım.

Çay demişken bir başka çay bahçesine gidelim haydi.

DSC_0321Ve işte menümüz:

DSC_0323Bu arada Korece’de çaya ça(차) derler. Bu çayın seyahat yolu ile ilgili. Çay dünyadaki bir çok dilde çay veya tea şeklindedir.

DSC_0279Çayımızı içtikten sonra şöyle bir patikaya vuralım. Dar bir Seul sokağı, bakalım nelerle karşılaşacağız.

DSC_0283 Dar sokağın sonunda tepede bir horoz bekliyormuş bizi. Kore’de hayvan figürleri pek fazladır. Tarihi çevrelerde çokca rastlarsınız. Ama horoz nadirdir. O sebepten bu horozumuza ekstra ehemmiyet verip iki adet fotoğrafını çekiyoruz.

DSC_0286 Ve evet beklediğimiz figür ile karşılaşıyoruz. Kore mitolojisine gönderme yapan bir duvar resmi.DSC_0288

Kore mitolojisinde ayı ve kaplan karışımı hayvanlar var ki bu veya bunlar Kore halkının ataları kabul edilir.

Şimdi de mitolojiden fırlayıp sokakta karşılaştığımız Koreli kız ile şemsiyeli kız denemesi yapıyoruz. Ama kız utangaç çıkınca vazgeçip yolumuza devam ediyoruz.

DSC_0298

 

Çok yorulduk bugün şimdi bir de self-photo verip bugünkü yazıyı burada bitireyim:

DSC_0302

-bölüm sonu-

 

twitter.com/cinorek

 

—————

 

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

 

G. Kore Gezi Kitabım

 

Seul’de Görülecek Yerler; Bukçon Hanok Köyü


Kore’ye yapacağınız kısa süreli bir gezide bile görmeniz gereken yerlerden birisi de Bukçon Hanok Köyüdür. Daha önce anlattığım Namsangol Köyü ve Gyeonbok Sarayından sonra Bukçon ile beraber iyice geleneksel Kore mimarisine aşina olmuş olacaksınız. DSC_0278Buranın isminin köy olmasına bakmayın, Seul’ün en merkezi yeridir orası. Aslında eski zamanlarda da bir köyden öte, sarayın yanında, üst kesim insanların yaşadığı bir yerleşim yeriymiş. 

DSC_0282

Bukçon’a gitmek için 3 No.lu metro hattı üzerindeki  Anguk istasyonunda inip yukarı doğru yürürseniz ulaşmış olursunuz. Caddenin ismini bilmiyorum ama Bukçonun soluna düşen cadde üzerinde çok güzel yapılar var, yürürken onları da görürsünüz.

DSC_0273Daha önce de anlattığım gibi ‘hanok’ geleneksel Kore evlerine verilen isimdir. Genel Kore mimarisinde olduğu gibi bu evlerde de çatı mimarisi ön plandadır.

DSC_0308Çatı mimarisi sokaktan da okunur. Özellikle kapı üstüne gelen örtü pek ihtişamlıdır. Ahşap mimarinin ihtişamı.

DSC_0317Ama en güzeli bir Hanok köyünü tepeden izlemektir. Çünkü İngilizce roofscape denen kavram burada vücut buluyor.

DSC_0296

Hanok evlerinde haremlik selamlık düşüncesi;  Dışarıdan eve girildiğinde önce erkeklerin kullandığı alanlar ve bu alanların baktığı orta avlu bulunur. Daha sonra arkadaki kadınlar holüne ve ilgili alanlara geçilir. Mutfak kısmı da burada bulunur.

Gelinlik kızın odası; Hanoklarda çok ilginç, bir o kadar da güzel bir oda var; bekar kız odası. Bu oda çocukluğu atlatmak üzere olan kız çocukları içindir. Biraz özeldir. Burada çeşitli eğitimler görüp kendilerini evliliğe hazırlarlar. Bu arada geyşa mevzusu da böyle değil miydi?DSC_0319

 

-bölüm sonu-

Başka bir Kore sokağında buluşmak üzere…

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

Pirinçten Olsun


Pirinç Uzak Doğu kültürünün temel yapı taşı. Pirinçce yemek yedikleri gibi pirinçce konuşurlar, pirinçce yaşarlar. Dillerinde pirinçle alakalı bir çok deyim vardır. Beğenmedikleri bir iş teklifi veya projeye ‘bu benim karnımı pirinçle doldurmayacak‘ derler…

Ve tabiki böyle bir toplumun el sanatları da pirinç yapıtaşlı olacaktır. Burada pirinç saplarından güzel şeyler yapan bir amca ve hünerleri var. Onu Namsangol Hanok köyüne gittiğimde gördüm.

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

Güney Kore Günlüğü 7 – Kore’nin Çocukları da Güzeldir


Bir önceki blog yazımda Gyeong-bok Gung Sarayını konuşmuştuk. Şimdi ise o sarayı çocuklarla boyayalım; dünyanın çocuklarıyla, Kore’nin çocuklarıyla.DSC_0071Bu tarihi bölgeyi gezerken iki de ufak arkadaşımız bize eşlik etti. Onlarınkisi de bir heyecandı, bizimkisi de. Karşılıklı meraklarımızı paylaştık, güzel bir resim oldu tarihe.

DSC_0085Bizim çocuklarımız da yabancılara böyle meraklı gözlerle bakar değil mi. Biz belki büyüdükçe körleşiyoruz ama çocuklarımız daha en güzel gözlere sahipler.  Merak ederler. Bakarlar. Sorarlar.DSC_0086

Pablo Picasso ‘Every child is an artist‘ demişti. Biz de şöyle diyelim mi:

‘Her çocuk sanattır’DSC_0087

Ve özetle; bu bir fotoğraftır ki; içerisinde Kore’nin geçmişi ve geleceği aynı anda bulunuyor. Geçmişi çok görkemlidir, mimaridir; ama cansızdır, hareketsizdir. Geleceği ise küçüktür ama canlıdır, gülümser, kısaca ruhtur….

Ve büyük çocuklar:DSC_0078-Bölüm Sonu-

(Bu Kore dizisi devam edecektir.)

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

Chuseok Bayramınız Mübarek Olsun!


Bugün Kore’de bayram, Chuseok bayramı. Yani ‘teşekkür bayramı’. Ecdada teşekkür. Tarlada hasılatı verene teşekkür. İsmi farklı olan rabbe teşekkür.

Chuseok bayramı 3 gün sürüyor. Bu bayramda herkes memleketine gidip bayramı yaşlılarıyla karşılıyor.

Bu günde geleneksel Kore yemekleri hazırlanır. Pirinçten yaptıkları Songpyeon isimli yemekleri bu gün için özeldir.

DSC_0590Ve benim bayramım. Bugün bayram sabahını ıssız bir Seoul’de karşıladım.  Memleketten bir çorba ile kendimce Chuseok’umu yaşamış oldum.

UlleungdoChuseok 145Bu arada Chuseok’ta geleneksel kıyafetleri giyinmek de adettenmiş…

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

Güney Kore Günlüğü 5 – ‘Gimbap’ ile Karşılaşmak


Güney Kore’de ‘gimpap’ ile karşılaşmak….

DSC_0209
Her şey bu uzak memlekette tanıdık bir yemekle karşılaşma heyecanı ile başladı. ‘Sarma mı o,,,,’ diye Türkçe mırıldanma,,, sonrasında yeni öğrenilen bir kaç Korece cümle ile sipariş verme,,, sonrası hayal kırıklığı…. Aslında hayal kırıklığının sebebi bendim; çok odaklanmıştım bizim sarmanın tadını almaya…
Her neyse,,, ‘gimbap’ Korelilerin çok sevdiği bir şeydir. İçi pirinç, dışı ise deniz yosunu(!) dur… Tadının, kokusunun bu kadar farklı gelmesinin sebebi meğer yosundanmış… Sonra pazarda deste deste yosunların satıldığını görünce anlıyorum yosunun bu kültürdeki kıymetini….

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

Güney Kore Günlüğü 4- Seul’de Cheonggyecheon Kanalı


Seul’un ortasından Han Nehri geçiyor demiştik. Han nehrinden başka, Seul’ün içinde bir de şöyle güzel bir kanal geçmektedir… Kanal boyunca her iki taraftan yürümek mümkündür… Burada, oturup ayaklarını suya koyanalara da rastlarsınız, sokak müzisyenlerine de… Farklı bir kotta şehrin koşuşturmacasından arı sakin bir yer….

DSC_0207Sonradan yapılma bu 8.5 km boyundaki kanalın tamamında kanal boyunca her iki taraftan yürünebiliniyor.. Kanal suyun pompalandığı bir noktadan başlıyor ve Han nehrine karışana kadar şehirde özgün bir peyzaj oluşturarak akıp gidiyor.

image002Şehrin en merkezi yerinde olan bu kanala Jong-nu ya giden herhangi bir metro hattıyla ulaşabilirsiniz… Özellikle ülkemizde planlanan kanal projelerini de göz önüne alırsak, Seul’e gelecek olan Türkiye vatandaşlarının bu kanalı görmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ama bizim ülkemizde kurulacak bir kanalın bu kadar güzel-temiz şekilde sürdürüleceği hususunda ise tereddütlüyüm.

DSC_0204Durun şurada kameramı da açayım biraz daha görün nasıl bir yer olduğunu:

 

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

Güney Kore Günlüğü 3- Seul’ün Boğazı; Han Nehri


Biz İstanbul’lular şehrimizin en çok neresini severiz? Şehrimizi terk edince en çok neyini özleriz?

‘Boğaz’ dediğinizi duyar gibiyim. Tabi ‘boğaz’ derken kendi boğazını kastedenlerimiz de oluyor. Onlar da haklı kendi boğazımızı da severiz. Ülkemizin yemeklerini de çok özleriz. O zaman şöyle diyelim kendi boğazımızdan sonra en çok İstanbul’umuzun boğazını severiz. Onu özlemekten korkarız… Gittiğimiz yerlerde bir yerleri ona benzetmeye çalışırız.

DSC_0497

Ben yaptım bile; Seul’de Han Nehri’ni kendime boğaz yaptım… Seul’ün ortasından geçen bu büyük nehri İstanbul Boğaz’ına benzetmem zor olmadı…

Han Nehrinin Kore tarihinde ve özellikle Seul şehrinin oluşmasında önemli bir yeri vardır. Kore yarımadasında şehirler genellikle deniz kıyılarına kurulmuş. Ancak yarımadayı birlikte paylaşan kardeş Korelerin her ikisinin de başkentleri benzer şekilde deniz kıyısında değildir. Her ikisi de büyük iki nehir etrafında yerleşmiş iki şehirdir. Seul Han Nehri etrafında, Pyonyang ise Taedong Nehri etrafında kurulmuş.

DSC_0500

Han nehri üzerinde 27 adet köprü var.  Ayrıca nehrin üzerinden 8 adet metro hattı geçmektedir. Metro hatlarından birisi ise nehrin altından tünelle geçiyor.

Seul’ün köprüleri hakkında efsaneler de var. Bu köprülerin tamamı 50’lilerdeki kardeş Kore savaşlarından sonra yapılmış. Savaşta hiç bir köprü sağlam kalmamış. Ve deniliyor ki bu yeniden yapılan köprülerin tamamının ayaklarının altında bomba düzenekleri var. Ve Kuzey Kore ile yaşanabilecek bir savaşta eğer Kuzey’in tankları Seul’e dayanırsa bu köprülerin tamamı havaya uçurulacaktır. Tabi efsaneyi ispat etmek gerekmediği için ben böyle hikaye edip geçeyim.

DSC_0473

Nehrin her iki tarafında yaya kaldırımları ve özellikle bisiklet yollarıyla çok güzel bir gezme alanıdır.  Bisiklet kiralama yerleri de var burada. Hem bisiklet kiralama yerlerinin olması hem de daha geniş bir aksa sahip olmasından dolayı ben Han Nehrini ‘Yeouido Park’ civarında görmenizi tavsiye ediyorum. Yeoudio bölgesi nehrin ikiye ayrılıp ada şekline getirdiği bir alandır.

DSC_0483

Buraya en yakın metro durağı 5 nolu metro hattının geçtiği Yeouinaru durağğıdır. Ayrıca 5 nolu ve 9 nolu metro hatlarının geçtiği Yeouido durağından inip yürürseniz de güzel olur. Böylece nehrin ve metro durağının olduğu durak arasında kalan bölgeyi de görmüş olursunuz. Burası bir iş merkezidir. Görülmeye değer büyük binalar var.

DSC_0503

Nehrin etrafında piknik yapmak da mümkündür. Bir çok insan burada piknik yapmakta veya oyun oynamaktadır. Bu arada bu kadar temiz bırakılan bir piknik alanına ilk defa rastladım. Bazı yaşlı ve çocuklar gönüllü olarak piknik alanında unutulan çöpleri temizliyorlardı. Dededen toruna temizlik kültürü böyle aktarılıyor.

DSC_0476

Yukarıda ‘Piyano Arkı’, içerisinde yürüyen insanlar ve kamp kuran insanlar…

DSC_0491

Burada bir durup size bir şiir okuyacağım. Çok kısa olacak şiirim;

Çocuklar…

DSC_0498

Şimdi koca cüsseni de yanına alıp koş,,, sen de bir çocuksun. Büyütemedin içindeki çocuğu. Ama kızma kötü değil ki çocuk olmak.

DSC_0504

Galiba bu fotoğrafın üzerine fazla konuşmamalıyım. Kore’de yaşlı amcalar çokça oynuyorlar bu oyunu. Bir de öyle oynuyorlar ki yarım saat başlarında dikilsen varlığını fark etmezler. Oyunun ismini hep unutuyorum ama Türkiye’de de oynandığını biliyorum, biirileri hatırlatır belki….

twitter.com/cinorek

—————

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer Güney Kore notlarım için:

G. Kore Gezi Kitabım

İran Gezi Notları 16 – İsfahan (Part 3)


Haydi size İsfahan şehrinde 3. günde gezeceğiniz yerleri tarif edelim. 3. gün dediğime bakmayın çok kıymetli yerler bunlar. Hani başta İsfahan’ı 3 kısma ayırdık ya işte bugune neler kalmış onlara bakacağız… Bugun gideceğiniz yerler ne cami ne de saraydır. Yani biraz daha rahat giyinebilirsiniz. Bir değişik mahalleye gideceğiz, orada bir eski katedrale uğrayacağız. Dönüp İran yemeklerini deneyeceğiz merkezi bir yerde, sonrasında da akşama doğru Si û Se Pol (33 köprü) denen köprüyü görmeye gideceğiz. Orada nargile eşliğinde köprünün ihtişamını izleyeceğiz.

IMG_8116

İlk olarak;

Vank Katedrali ve Colfa  (Jolfa) Mahallesi:

Buraya giderken o gün katedralin açık olup olmadığını araştırıp gitmelisiniz. Eğer kapalı bir vaktine denk gelirseniz boşuna zahmet etmiş olursunuz. Ve eğer Pazar günü gidebiliyorsanız daha güzel olur.DSC_0098

İsfahan Ermenilerini duymuş muydunuz. İran’da, özellikle İsfahan’da önemli bir Ermeni nüfusu  mevcuttur. 16. yüzyılda Osmanlı ile sorun yaşayan bazı Ermeniler o günün siyaseti gereği İran’a (Safeviler) sığınır. Ve İran bu Ermenilere destek verip İsfahan’da meskun eder. O günden itibaren İsfahan’da Ermenilere ait bir çok kilise inşa edilmiştir. Ayrıca İsfahan’da Colfa (Jolfa) diye bir de Ermeni mahallesi bulunuyor. Colfa aynı zamanda daha önce göç edip geldikleri bugünün nahcıvan dolaylarında olan bir yerleşimdir.

İşte görmenizi tavsiye ettiğim yapı da bu mahallede dir: Vank Kilisesi. İranlılar ‘Kelasa Vank’ derler. Gitmişken mahallede de biraz gezip İsfahan’ın bu değişik dokusunu da incelersiniz.

Vank

İsfahan Ermenileri ve Meşhed Yahudileri araştırılmaya değer ilginç konulardır. Ama ben şimdi onlardan fazla bahsedemem.

Vank Kilisesinden bahsedeyim. ‘Vank’ Ermenice’de ‘manastır demek. Burada yalnızca bir kilise bulunmuyor, aynı zamanda eğitim binaları gibi yapılar da mevcut. Ve burası kendi içinde bulunan diğer işlevsel yapılarıyla Osmanlı külliyeleri benzeri bir komlekstir.

DSC_0099

Kilisenin önündeki şu heykel de ilginç gözükmektedir. Bir nevi bu bölgenin sembolüdür.DSC_0140

Vank Katedrali estetik olarak doyurucu bir yapıdır. Özellikle iç kısımdaki süslemeler, tasvirler görülmeye değer şahaneliktedir. Duvarın birinde Hazreti Ademin hikayesi resmedilmiş. Birinde ölüm… Ayrıca şunu da belirteyim bu kilise Avrupa kiliselerinden çok farklıdır.

DSC_0205

DSC_0219

DSC_0220

Ve Yemek Vakti…

Jolfa mahallesinden döndükten sonra belki bir yemek yersiniz diye size böyle bir kaç yemekten bahsedeyim;

Yemekler:

– Kebab-e Kobide : İranlıların en ünlü yemeğidir. Ama isminin farklı olduğuna bakmayın bu bildiğiniz bizim adana kebabımızın tıpa tıp aynısıdır. Yanında pirinç pilavıyla alırsanız memleketi aratmaz.

Gorme Sebzi ; Bu sulu bir yemektir ben denemedim ama İranlılar çok seviyorlar bu yemeği. İsminden de anlaşılacağı gibi yeşilimsi görüntüsü olan bir yemektir.

Kebab-e Bahtiyari; Bu da bir çeşit patlıcan kebabıdır.

Barg Kebab; Şiş kebaba İran’da ‘barg kebab’ derler.

Joje Kebab; Joje de Farsçada ‘tavuk’ demektir.

Diğer yemekler ise; Qeyme, Estanbuli(İstanbuli), Dizi, Jigar (Ciğer)…

İran’nın en önemli yemekleri bunlardır. Tabi İran’ın kendi içinde de yerel yemekleri de var, imkanınız olursa onları da deneyiniz.

 

İsfahan’ın ‘Gaz’ Denen Tatlısı

800px-Gaz_Candy_From_Iran

İsfahan’da ‘gaz’ (‘gez’ şeklinde telaffuz ediliyor) denilen bir tatlı-lokum türü var. Bir hayli popüler. Bunu bizdeki Turkish Delight misali turizm şeysi olarak da kullanıyorlar. Güzel mi, fena değil ama abartmaya gerek yok. Bunu Büyük İmam meydanının yanındaki çarşılardaki dükkanlarda deneyebilirsiniz.

İsfahan’da geleneksel ‘gaz’ şekerlemesinden yedikten sonra bir kovboy gibi sokaklardan yürüyün, aynı ekip arkadaşımızın aşağıda yaptığı gibi.

Kovboy

Sonra bir gazete bayisinin önünde durun ve biraz gazete okuyun, beleşten. İran’da böyle beleşten gazete okuyanlara çok rastlayacaksınız….DSC_0102

 

Fotoğraf karelerinde çok karizmatik çıkan araçlarla fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmeyin.DSC_0137

Si-u-Se Pol (Köprüsü)

Ve yürürken bir bakmışsınız akşam olmuş ve kendinizi çok ilginç bir yerde bulmuşsunuz; Si-o-se Pol. Sırtınızı bır duvara dayayın derin bir nefes alın; dünyanın merkezindesiniz.

DSC_0064

 

Si-o-Se Pol; İsfahan’ın 11 köprüsünden birisidir. En eski olmamasına rağmen en ünlü olanıdır. Bir diğer ismi ise ‘Allah Verdi Han Köprüsü’dür. Önemli Safevi köprü mimarisi örneğidir.

DSC_0005

 

‘Si-o-se’  Farsçada 33 demektir, ‘pol’ ise ‘köprü’. Bu köprüde toplam 33 kemer olduğundan dolayı böyle isimlendirilmiştir.

DSC_0037

Burayı özellikle geceleyin görmeniz gerekir. Işıklandırmalarla ortaya çıkan köprünün mimari hatları şahane oluyor.

DSC_0039

 

Burada bir de nargile keyfi yapabilirsiniz. Köprünün her iki yakasında da çay veya nargile içebileceğiniz yerler var.

DSC_0042

 

Ah biz Ortadoğu insanı ne kadar da çok seviyoruz duvarlara yazı yazmasını. Neyseki Arap alfabesi fazla estetik çirkinlik yapmıyor.

DSC_0047

 

Bu arada tarihe, mekanlara, hayata selam olsun…. (Isfahan’dan dostum Ibrahim )
DSC_0052

Ve Si-o-Se Pol ile İsfahan Gezi Notlarımı bitireyim. Bundan sonraki durağımız Kaşan şehri. İsfahan İran’da görmeniz gereken en önemli yerlerden birisidir, Kaşan da öyle…

İsfahan gezi notları devam edecek…

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer İran notlarım içinse:

İran Gezi Kitabım

İran Gezi Notları 15 – İsfahan (Part 2)


İsfahan’ı ve İsfahan’da gezilecek yerleri anlatmaya devam ediyorum:

İmam Meydanı (Veya Şah Meydanı) : Ve İran’ın sembolü olan yer; Meydan-e Emam. İsmi devrim sonrası değiştirilen bu meydan İran’ın en ünlü yeridir. Devrimden önceki ismi Şah Meydanı imiş. Bir diğre ismi ise  Nakş-ı Cihan Meydanı’dır. Bu meydan ve buradaki yapıların çoğu  Şah Abbas zamanında yapılmıştır.

Şah Abbas demişken, şehirler ve Şahlar karşılaştırmamızı da eklemiş olayım;

Meşhed Nadir Şah ile özdeşleşmiştir. Şiraz  Kerim Han ile özdeşleşmiştir. İsfahan ise Şah Abbas ile özdeşleşmiştir…. Şehrin üzerinde etkisi çoktur Şah Abbas’ın.

İsfahan’ın en merkezi yeri sayılan bu meydan her mevsim büyük bir turist akınına uğrar. DSC_0366

Bu Meydana İsfahan’da kaldığımız süre içerisinde üç defa gittik. Günün her vakti faklı güzel bir meydan. Eğer giderseniz siz de tam bir 24 saati bu meydanda geçirmeyi planlayın.

DSC_0451

Biz İsfahan’a vardığımızda ilk olarak otelimize yerleştik, tabi otelimizin bu meydana yakın olmasını özellikle planlayarak tuttuk. Meydana 10 dk. yürüme mesafesindeydi. Eşyalarımızı otele bırakıp hemen meydanı gündüz gözüyle görmek için çıktık. Gündüz sıcak vakitlerde pek sakin olur meydan. Gezeceğimiz iç mekanları gündüz gezdik, ama meydanın tadını sonra çıkarmak için geri döndük.

DSC_0048 (2)

Ancak biz meydanın geceki halini merak ediyorduk.DSC_0051 (2)

Ve sonra akşam olduğunda tekrar Nakş-ı Cihan Meydanına gittik… Ve dilim sussun burada….

DSC_0063

DSC_0085

Akşam güneş battıktan sonra akınla İsfahan’lılar bu meydana dolarlar. Yine İran geleneği olarak aileler bohçalarını, nargilelerini (orada kalyon derler) alıp gelirler… Meydan inanılmaz büyüktür. Herkese yer vardır bu meydanda. İnanılmaz hoş bir akşam vakti geçirdik orada. 

DSC_0086 

Ve meydanı o kadar çok sevdik ki tuhaf bir istek depreşti içimizde, karar verdik o gece meydanda sabahlayacaktık… Ve öyle de yaptık. Yapmalısınız siz de. Geceleri daha da farklı olur meydan. Aileler yavaş yavaş dağılır evlerine sonra sanki dünyanın merkezinde huşu içinde kalmış gibi hissedersiniz… havuzun suyu ve yapılara vuran ışıklar adeta görsel şov yapar geceleri….

DSC_0087 

Daha önce ucuz seyahat etmek için karton otel yapmaktan bahsetmiştim. Bu tekniğimizi daha da geliştirdiğimiz yer işte bu meydan oldu. Bu meydanda geceleyen başka insanlar da vardı. Ve onlar duruma bakılırsa pek tecrübeli idiler. Biz sonradan fark ettik aslında nasıl yapılması gerektiğini. Gecenin ilk saatleriydi henüz hava sıcaktı. Serdik örtülerimizi çimlere, uyumaya başladık. Sonra gecenin bir vakti çimlerde üşüdüğümüzü fark ettik. Ve kalkıp etrafımıza baktığımızda bizden başka kimsenin çimlerde uyumadığını fark ettik. İnsanların hepsi asırlık mimari taşların üzerine uzanmış uyuyorlardı. Ve biz Karton Otel tekniğimize bir not daha ekledik:

Çimler canlı olmaları hasebiyle ısı değişimleri çok hızlı olur. Çimlere uyuduğunuz vakit gece çok üşüyebilirsiniz. Taşa yatmak daha uygundur. Taş gibi katı cisimler gündüz güneşten topladıkları ısı ile gece sizi ısıtmaya çalışırlar. Bu hakikati İsfahan şehrinin meşhur İmam Meydanında keşfettik. Oradaki diğer Karton Otel konuklarından.

DSC_0088

Ve sabah karışık seslerle uyandık.Dinlediğimde bizim karton otel komşularımızdan birisi bizi uyandırmak isteyen görevliye Farsça şöyle diyordu;

‘Onlara karışmayın, onlar misafir…’ o an çok değişik hissettim. Biraz komik, biraz müteşekkir… Bu arada bu derece güvenli bir ülkedir İran…

Ve sabah saatlerinde aşağıdaki gibidir Nakş-ı Cihan Meydanı:

IMG_8191DSC_0355  DSC_0365

Mescid-i İmam:  Meydanın isminde olduğu gibi meydanın bir köşesinde duran bu caminin de ismi devrim sonrasında değiştirilmiş. Eski ismi Şah Camii imiş. Meydanın Güney tarafına düşmektedir. Bu camii 17. yy’da Şah Abbas tarafından yaptırılmış bir camidir. aralayın Mescidin her tarafı İsfahan’ın sembolü haline gelen mavi çinilerle kaplıdır. Gecenin karanlığında yansıyan ışıklar ile Güneşin yönüne göre kıbleyi gösteren estetik güzelliği doruğa ulaşıyor camiinin. DSC_0044 İç yapıda muhteşem bir akustik var. Küçük bir ses dahi büyük bir yankı bulmakta. Kubbenin tam altında bir kağıt hışırtısı bile hoparlörden çıkmış gibi duyulabiliyor. Ancak ben çaktırmadan bir Mimar Sinan övgüsü yapacağım burada. Mescid-i İmam’da yankılanan sesi duyabilmek için kubbenin tam altına gitmek gerekir. Orada fısıldasanız bile büyük bir yankı kulaklarınızı titretir. Ancak bu yankı  caminin öteki yerlerine aynı şekilde yayılmaz. Halbuki Mimar Sinan’ın Süleymaniyesi’nde durum daha da profesyonelcedir. Bu yankı caminin her tarafına aynı etki ile aktarılır. DSC_0060Şeyh Lütfullah Camii (Sheikh Lotfollah Mosque)İmam Meydanındaki bir diğer önemli yapı Şeyh Lütfullah Camii’dir. İmam Camii ile aynı dönemde yapılmıştır. Meydanın doğu köşesinde bulunan bu mescidi I. Şah Abbas, Lübnanlı islam alimi ve kayınpederi Şeyh Lütfullah için yaptırmıştır. İlk yapıldığında mescid olarak değil dini sohbetler, dersler ve kişisel ibadet amacı güdüldüğünden minareleri yoktu. Burada İmam Mescidinden daha güzel fakat daha sade bir estetik yapı görülür. (Zafer Bozkaya)DSC_0056 (2)

Hem içeriden, hem dışarıdan çok ihtişamlıdır bu kubbe.

sheyk lutfullah mosque Caminin en büyük ve merkezi kubbesinin iç bezemeleri,Safevi hanedanın ihtişamını yansıtmaktadır. sheyk lutfullah mosque2 Bezemelerin ihtişamı yanında kubbeye geçişte de çok başarılı bir mimari eserdir…

Ali Gapu Sarayı (Kakh-e Ali Qapu) : Meydan’da Şeyh Lütfullah Camii’nin tam karşısına düşen yapıdır. Yüksek yapısıyla meydana hakim durumdadır. Kraliyet ailesi, bu saraydan meydandaki faaliyetleri, şenlikleri izlerdi. Özellikle İran sultanlarının buradan polo oyunlarını izledikleri bilinir.Yüksek balkona çıkarsanız meydanın genel görünüşünü görebilirsiniz. Arka tarafta bulunan odalardaki dekorasyon da görmeye değer. DSC_0093 Merak ediyorum acaba Taksim’deki topçu kışlası da yıkılmasaydı bu meydana benzer bir güzellikte olur muydu. Çünkü biliyorum ki Topçu Kışlası’nda da at polo oyunları yapılırmış. Ve büyükçe bir meydana sahipmiş…

Bu arada Ali Qapu’da sessizce meydanın ihtişamını seyrederken bir adam yaklaştı yanıma. Sükutumu bozdu, konuşmaya başladık. Başta İngilizce konuştu. Sonra Farsça bildiğimi, daha rahat konuşacaksa Farsça konuşmasını istedim. Ve uzunca bir muhabbet ettik. Bir tarihçiydi. Birlikte bütün ortak tarihimizi karşılaştırdık, irdeledik. O anlattı, ben anlattım. En sonunda şöyle bir tesbpitle bitirdik muhabbetimizi:

Osmanlı mimarisi Ayasofya üzerine, yani Bizans mimarisi üzerine kurulmuştur. İran mimarisi ise, Sasani mirası üzerine inşa edilmiştir. İkisinin de güzel örtüsü İslam’dır…

Ve bu lafları ederken aşağıdaki fotoğrafı çekmek için karşıya, şeyh Lütfullah Camii’ne bakıyorum:

DSC_0359

Fısıltı İleten Mekan: Ali Qapu’dan bahsetmişken Ali Qapu’nun altındaki bir mekandan da bahsetmeliyim. Buranın isminin ne olduğunu hatırlayamıyorum. Dolayısıyla kendim bir isim koydum; Fısıltı ileten mekan. Çok ilginç bir yer burası. Hikmetini bilmeden içeri girdik. Mimarisini inceliyordum, sonra iki kişi girdi bu mekana; bir erkek bir kız. Her biri mekanın bir köşesine gittiler. Kafalarını duvarın dibine koyup bir şeyler yapmaya başladılar. Çok şaşırdım. En son dayanamayıp yanlarına gittim, ne yaptıklarını sual ettim. Meğer bu mekanın karşılıklı iki köşesi arasında ses iletimi oluyormuş. Onu deniyorlarmış… Biz de yaptık. Odada en köşeye büzülüp fısıldıyorsun ve senin sesini sadece mekanın öteki köşesindeki arkadaşın duyuyor. Ses yapının kuppesince iletiliyor.DSC_0154Ayrıca estetik olarak da pek hoş bir mekandır burası.DSC_0155

Çehel Soton (40 sütun) Sarayı Yine Nakş-ı Cihan Meydanı yakınında bulunan bir diğer önemli eser Çehel Soton Sarayıdır. Ali Gapu sarayının arkasında yer alır. Bu yapının yanında da büyükçe bir park bulunur. ‘Çehel’  Kürtçe ve Farsça’da 40 demektir.  Halbuki bu yapının 20 tane sütunu vardır. Ancak sarayın önündeki havuza bu 20 sütunun görüntüsü yansıyınca oplam 40 sütun olmuş olur. Böylece, ünlü matematikçi Dövlet Poxçeli’nin dediği gibi 40  eder!!!

Şimdi buyurun fotoğraflar eşliğinde gezelim….

DSC_0167 (2)

Sarayın narin sütunları ahşaptandır.

chelsotonfg

Çehel Sütun Sarayı safevi şahı Şah Abbas tarafından  içine Çehel Sütün’u da alan geniş bir saray ve botanik bahçeler kompleksi şeklinde inşa ettirilmiştir.  Büyük bir havuzun sonunda, bir parkın ortasında yer alan saray Şah I. Abbas tarafından, şahın eğlencesi ve kabul törenlerinde kullanılmak amacıyla yaptırılmıştır. Nitekim I. Şah Abbas ve ardılları mevkî sahibi kişileri ve elçileri bu sarayda, ya sarayın terasında ya da kabul salonlarında kabul etmişlerdir. DSC_0192

Bu saray ahşabın ihtişamıdır. Ahşaptan kurulu bir cennet sarayıdır…

DSC_0373

Çehel Sütun Sarayı yapısından başka içindeki süslemeleri açısından da müthiştir.

DSC_0380 Sarayın içinde arka merdivenlerden çıkarken şöyle bir mekan görürsünüz. İnsanın bu yeri kıyafet yapıp giyesi geliyor: DSC_0385 Çehel Sütun Sarayı sütun başlıkları ve sarayın tavanı: DSC_0400 Saray seramik üzerine fresk ve tablolarla süslenmiş; zaman içerisinde sarayın seramik panellerinden birçoğu yerinden çıkarılmış ve Batı’daki büyük müzelerin koleksiyonuna dâhil olmuştur. Bu seramik fresk ve tablolar belirli tarihsel olayları betimlemektedir. chel 3

Bu tarihsel olaylardan bazısı şunlardır: 1646 yılında gerçekleşen Özbek Kralı için yapılan bir resepsiyon, 1611 yılında Buhara Emiri onuruna yapılan bir şölen, 1514’de Osmanlı Sultanı I. Selim ile yapılan Çaldıran Savaşı gibi…

DSC_0139 (2)

Çaldıran muharebesinin tasvir edildiği büyükçe bir resim var bu sarayda. Bu duvar resminde, sağ tarafta Osmanlı ordusu bulunmakta, solda ise Safevi ordusu. Son yıllarda tartışılan meşhur Yavuz portresinin Yavuz Sultan Selim’e ait olmadığı buradaki tasvire bakarak da kanıtlanabilir. Bu resimde Sultan Selim bildiğimizin tersine gayet gür sakalıyla ordusunun önünde yer almakta. Resmin altında bu tarihi olaya dair notta şöyle yazmakta; Safevi ordusu mühimmat eksikliği yüzünden yenilmiştir.

DSC_0138 (2)

DSC_0143 (2)

DSC_0144 (2)

Fotoğraflarıma logo koyuyorum bu sefer, umarım kızmazsınız… Artık fotoğraflarımın izinsiz kullanılmasını istemiyorum…  Neyse devam ediyoruz görsel yolculuğumuza: chel 4

Tarihsel olayları betimleyenlerin yanı sıra, içeriği pek tarihsel olmayan, geleneksel minyatür tarzında yapılmış daha estetik kompozisyonlar da bulunmaktadır. (Alıntı: Vikipedia)

Ah güzellikler ülkesi, ah…  chel soton

Logomuzun yeri de açılmış:)

chel soton222

Biraz daha fotoğraf şov yapayım mı:

Chelsotol

Son olarak Çehel Sütun Sarayından şöyle bir şey görelim ve gezimize devam edelim:

chel sotondan

Kağ-e Seda (Music Palace): Nakş-Cihan Meydanı kompleksi içerisinde anlatacağım son yer de bir Müzik Sarayı. Ali Qapu sarayı içerisinde bir odadır bu. Müthiş bir akustiği var bu mekanın. Çok güzel de süslemeleri.

DSC_0391

DSC_0393

DSC_0397

İsfahan gezi notları devam edecek…

Not: Bundan sonraki yazılarımın mail olarak gelmesi için sitenin sağ üst köşesindeki kutucuğa mailinizi yazıp gelen maili onaylamanız gerekmektedir. Diğer İran notlarım içinse:

İran Gezi Kitabım