İran Gezi Notları 11 – Aşkın ve Hafız’ın Şehri Şiraz


’Ben bu şehrin yerlisi değilim.

Şu an neden burada olduğumdan da emin değilim.

Yıllar önceydi.

Üniversite yıllarımdı, İran’ın en büyük şehirlerinden birinde, İsfahan’da üniversite okuyordum; bilgisayar mühendisliği.

Bir kız vardı, aşıktım.

Ama ben çok kapalı biriydim. Hiçbir zaman kendimi ifade etmedim, edemedim.

Dert oldu.

Geçen yıllar, beni bana düşman etti bu yüzden. 

Sevdiğim kız benim sevgimden bihaber üniversiteden hemen sonra evlendi.

Ben bittim.

Ben hayata küstüm.

Yıllar geçti, şu an 34 yaşındayım. Yaklaşık 13 yıl geçmiş. Bir haber aldım. Ve bugün memleketim Loristan’dan buraya geldim, geçmişi düzeltme şansı doğurabilecek bu haberin peşinden; duydum ki sevdiğim mutlu değilmiş evli olduğu adam ile. Ama ne yapacağımı da halen bilmiyorum…

Hafız’ın ziyaretgah’ını mı sormuştunuz, galiba birlikte gitmeliyiz belki bana da bir yol gösterirsiniz. Yoksa bu şehirde avare avare kafayı yemem an meselesi. ‘’

Şiraz’da karşılaştığımız Mecnun yukarıdaki lafları İngilizce-Farsça karışımı bir lisanla yaparken ben onun hakkında bir kitap yazılmasını hayal ediyordum. Şiraz’ı düşünüyordum. Aşkı, şiiri, tarihi tasavvur ediyordum. Bir de elimdeki namaz taşından manalar çıkarıyordum.

DSC_0336

Gezi defterimin Şiraz’dan bahseden sayfalarına  Hafız Şirazi’den bir dörtlük veya Sadi Şirazi’den bir hikaye ile başlamayı düşündüm başta. Ama daha sonra bizzat müşahade ettiğim modern çağın hafızlarından birinden yukarıdaki hikayeyi hatırlayınca… Galiba Hafız ve Sadi halen o topraklarda yaşıyorlar, onlardan bahsetmeli dedim….

Şimdi bu şehirden afili cümleler ile bahsetmek lazımdır. Ama gel gör ki bu şehir ile ilgili yaşadığım o yoğun duyguları cümlelere nasıl dökeceğimi kestiremiyorum. Aciz kalıyorum Şiraz’ın ihtişamına karşı. Benim nazarımdan İran’ın en güzel yeri Şiraz’dır. Halbuki çoğu kişi ısrarla İsfahan’ı savunur.  Şiraz bir bütün olarak her yönden doyurucudur. Eksiksiz bir lezzettir… Aşktır. Şiirdir. Tarihtir. En güzeli ŞEHİRdir Şiraz… O kadar çok şey varki Şiraz’a dair, ben Şiraz notlarımı iki üç başlık altında paylaşmayı düşünüyorum.
Bugünkü yazımı Hafız’ın izinde Şiraz’daki aşk izlerine ayırdım. Aşk konuşacağız bugün.

Şiraz’a Yazd şehrinden 6 saat yolculuk yaparak geldik. Bir gece yolculuğuydu.Yol boyunca Hafız’ın Şiraz’lı güzelini tasavvur eyledik. Sabah erkenden İran’ın bu güzel şehrindeydik. 

J - Şiraz

İmdi evvela Hafız’dan şu kısmı okuyarak, hatta ezberleyerek başlamalı sohbete. :
2wlvi34اگر آن ترک شيرازی به دست آرد دل ما را
به خال هندويش بخشم سمرقند و بخارا را

/eger an turki şirazi be dest ared dili ma ra /
/be hale hinduyeş bahşem semerkand u buhara ra/

”O Şirazlı Türk (güzel) bize iltifat eder, gönlümüzü alır, aşkımızı kabul eylerse

Onun siyah benine Semerkand’i de bağışlarız, Buhara’yı da”

Gazelin devamını şuradan okuyabilirsiniz. İçinde Türk kelimesi geçtiği için özellikle Türk kökenliler tarafından pek sevilen bir şiirdir. Bu şiire tarih boyunca bir çok cevap niteliğinde şiirler yazılmıştır. Araştırılırsa tadına doyum olmaz. Günümüzde halen Şiraz’ın batı tarafına düşen kırsal alanlarda göçebe Kaşkay Türkleri yaşamaktadır. Bu şiir insana onların kokusunu da hissettirir.

Şiraz’a dair cümleler kurarken Hafız’dan da Sadi’den de bolca konuşacağız, konuşmalıyız.

Ama şimdi önce şehre yerleşmeliyiz. Şiraz’a gitmeden önce gerek harita üzerinden yaptığımız tahliller gerekse okuduğumuz rehber kitabımızdan konaklayabileceğimiz en uygun yeri saptadık.

Şiraz’da Kalınacak Yer:

Şiraz’daki Şüheda Meydanı ve bu meydan boyunca ilerleyen cadde Şiraz’ın en merkezi yeri olup, şehrin tamamına ulaşabilmek babından kalmak için uygundur.

Biz de bu cadde üzerinde Istıghlale Hotel‘de iki günlük yer ayırttık. Günlüğü kişi başı 5. 000 Tümen (yani 8 Lira gibi bir rakam). Evvelül kelam otelimize not da verelim: 10 üzerinden 8.5; Küçük ve tatlı bir yer.  Gayet samimi bir otel yetkilimiz vardı. İki gün sonra otelden ayrılırken aramızda bayağı bir samimiyet bağı olduğunu fark etmiştik.

Sonra, otelimiz dünyanın diğer bir ucundan Koreli iki aşığı da ağırlıyordu. Bu da kompozisyonumu tamamlayacak olan diğer bir parçaydı. İki Koreli genç sevgili dünya turuna çıkmışlardı ve o günlerde onlar da Şiraz’da Hafız’da kendilerini bulmaya çalışıyorlardı.  Teni güneşte yanmış çekik gözlü kıza ne güzel yakışmıştı örtünmek…. Neden bir fotoğraflarını çekmeyi düşünmemiştim ki. anlattıkları hikayelerine iliştirebileceğimiz bir görsel olurdu…

Şiraz’da aşk devam ediyordu….

Hafız’ın dizine gittik. Bir akşam üzeriydi. Hafıziyeh derler Hafız’ın kabrinin olduğu yere. Şiraz’ın ortasından bir dere geçer. Kaldığımız otel bir tarafında Hafıziyeh öteki tarafındaydı derenin….

DSC_0682

Hafıziyeh:

Burayı galiba Yahya Kemal BEYATLI’nın şiiri ile tasvir etmeliyim. Zira ben şair değilim, olur ki kelamım Hafız’ı anlatmakta aciz kalır.

Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış
Yeniden her gün açarmış kanayan rengi ile
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış…
Eski Şirazı hayale yine ahengiyle
 
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde
Gönül her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar her gece bir bülbül öter
(Rindlerin Ölümü)
Yahya Kemal bu mısraları yazarken yanında olmak isterdim. nasıl hissetiğini sormak, onun haline bakmak isterdim.
Ayrıca Münir Nurettin Selçuk’un şu bestesini de dinlemenizi öneriyorum:
İran’lılar Hafız’ı çok seviyorlar. Çok okuyorlar Hafız’ı. Hatta şöyle bir tabir dahi duydum Hafız’ın Divan’ına dair:
‘Hafız’ın Divan’ı Farsçanın Kur’an’ı dır…’

145504821_a537987ed5

Hafız’a dair başka şeyler:

Fal-e Hafız

Tüm Şiraz’da ve özellikle Hafız’ın kabrinin bulunduğu çevrede Hafız usülü fal bakılır. Hafız’ın beyitlerinden kağıda yazılmıştır, bir kuş aracılığıyla Hafızane falınıza bakılır. Kuş hafızın beyitlerinden bir beyit seçer, ve o falınıza yorumlanır.

Şirazlılar bunu sadece bu şekilde yapmazlar. Şiraz’da insanlar bazen toplanıp Hafız’ın kitabının herhangi bir sayfasını açıp, rast geldikleri dizelerden geleceklerini yorumlamaya da çalışırlar.

Tüm İran’da özellikle de Şiraz’da Hafız’a inanılmaz bir sevgi var. Bu denli olduğunu bilmiyordum, açıkcası beklemiyordum. Ben, bizim Konya’daki Mevlana havasında bir ortam olur sanmıştım.

Ama yanılmışım. Mevlana’nın Mesnevi’si Farsça olduğu için Türkiye’de Mevlana  asla anlaşılmıyor. Evet insanlarımızdaki Mevlana bilincinden falan bahsedebiliriz ancak o kadar. İlerisine giden pek az kişi var. Halbuki Şiraz’da herkeste bir Hafız etkisini apaçık görürsünüz. Şiraz’dasınız canınız sıkıldı, sokağın köşesindeki manav amcaya gidin. O sizi Hafız’ın beyitleriyle mest etmesini bilir. Veya sokağın ortasındaki dervişane dilenciye uğrayın.

Kısaca ben Şiraz’ı gördükten sonra, ‘Neden Konya bir Şiraz değil, ve neden Mevlana’yı bir Hafız yapamıyoruz’ diye kendi kendime hayıflanıyorum. İkinci memleketi Konya olan birisi olarak soruyorum;-Konya’da kaç kişinin evinde Mesnevi bulunur. Ve kaç kişi alıp da bu Mesnevi’yi okuyabilecek kıvamdadır. 

Ah Mevlana Ah.. Başımıza iş açacaksın…

DSC_0361

Güneş batmak üzereydi Hafıziyeh’ye gittik. Hafızıyeh’nin önünde güzel çay bahçeleri vardır. Şairin kabrine yakışır şekildedirler. Orada biraz soluklanmak için çay içtik. Sonra usulca şairin dizine doğru yanaştık.

DSC_0691

O gece Hafız’ın aramgahı aşıklarla dolmuştu. Evet basbayağı aşık mahlukat cirit atıyordu kabrin etrafında. Sonra bir aşık kümesi toplandı kabrin baş ucunda. Biz de aşıkların içine tebdili kıyafet dahil olduk. Sükut ettik, kulak verdik sadece aşk dolu hallerine. Aşıklardan biri kelam oldu söylemeye başladı. Hafız’dan beyitler okudu, okudu. Ağlamaklı okudu, sevinçli okudu. Okurken arada bir durup aşıklar topluluğunun içerisinden birinin gözlerine bakıyordu. Hep aynı kişiye bakıyordu. Ben o gece orada Hafız’ın Divanı’nı okuyan kızın gözlerinden aşk parıltısını gördüm. Aynı parıltıyı Loristan’lı mühendisin gözlerinde de görmüştüm, yine Şiraz’da.

Orada kabrinden dayanamayıp Hafız’ın kalkacağını sandım. Kim dayanır bu hale. Ama sonra dediler ki Hafız’ın kabri her vakit aşıklarla doludur. Alışıktır Hafız böyle ağırlamalara.

DSC_0399 (2)

Hafız-i Şirazi’yi çok abarttığımı düşünüyorsanız size şöyle tarihsel bir iki detay daha vereyim;

– Faust’un yazarı, ünlü Alman şair Goethe’nin, son eseri West- östlicher Diwan isimli şiir kitabını kendisinden etkilenerek yazdığı İranlı şairdir Hafız.  Doğu ile ilgisi daha öncelere uzanan Goethe, Hâfız’ın Joseph Von Hammer-Purgstall tarafından manzum olarak Almanca’ya çevirilen Divan’ını okumuş ve adeta Hâfız’a aşık olmuştur. Goethe’nin West-Östlicher Diwan’ı yazması ile birlikte, Hâfız Almanya ve Avrupa’da meşhur olmuştur. Bugün Der Spiegel’in internet sayfasında dahi Hâfız’ın şiirlerinden tercümeler bulmak mümkündür.

– Osmanlı’da Sadi Şirazi ile birlikte Hafız Şirazi sürekli olarak okullarda okutulurmuş…

Biraz da biz Hafız okuyalım:

Divane Hafez Flower-500x500döner yine kenân’a kaybolan yûsuf, üzülme
üzüntüler kulübesi gül bahçesi olur bir gün, üzülme

iyileşir durumun ey gam çeken gönül kaygılanma
geçer bu çılgınlığın, sakinleşir başın, üzülme

dönmese de felek bizim arzumuzca iki gün
bir kararda kalmaz devran her zaman, üzülme

gelirse ömrün baharı, yine çimenler üstünde
başına gülden şemsiye çekersin ey bülbül, üzülme

ümitsiz olma sakın ha, bilmezsin gaybın sırrını
perde ardında olur gizli oyunlar, üzülme

ka’be aşkıyla çölde yürüyeceksen eğer
batsa da ayağına muğîlân dikeni, üzülme

sevgilinin ayrılığında, rakibin sıkıntısında halimizi
bilir hep halden hale sokan allah üzülme

söküp götürürse de yokluk seli varlık temellerini ey gönül
kaptanın nûh ya, korkma tufandan, üzülme

konak tehlike dolu, hedef çok uzak olsa da
sonu olmayan bir yol yok, üzülme

yoksulluk köşesinde, karanlık gecelerin yalnızlığında hâfız
oldukça virdin dua ve kur’ân üzülme

Ve bitirirken bir sürpriz yapıp İran’ın son devir dahilerinden birini Hafız’la buluşturup size de bir aşıklar divanı kuralım:
Bir çok İran’lı şarkıcı gibi Mohsen Namjo Hafız da Hafız’ın  bazı şiirlerini bestelemiş:
Mohsen Namjo delisini en son paylaşmam iyi oldu, aksi halde koca yazım okunmayacaktı.

Notların Devamı:

İran Gezi Kitabım

——-

10 Responses to İran Gezi Notları 11 – Aşkın ve Hafız’ın Şehri Şiraz

  1. tugba says:

    ah ömer, iran’ı persepolis filmiyle tanıdığımı sanmıştım ama o sadece bir tül perdeymiş, sen tülü kaldırdın, görünenler ne güzel öyle…
    bak bir de, erkan oğur’un bir röportajında okumuştum: “keşke çocuklara ilkokuldan itibaren halk müziği deyişleri öğretilse, o zaman her şey daha farklı olurdu” diyordu.(yahut bu minvalde kelamlar işte…) iran halkı şiirle, şairiyle ne kadar iç içe, bizse bir deyişten bile habersiz büyüyoruz, vandalizm bu yüzden mi had safhada acaba bizde?

  2. Dogania says:

    sahi örtmenim biz çocuklarımıza marş yerine şiirler öğretsek; onları, daha doğrusu onların büyümüş hallerini yufka yürekli yapabilir miyiz…. çocuklara şiir öğrettik mesela, vandalizm bitecek mi örtmenim. bence vandalizmi besleyen kaynaklarımız çok. ötekilerini nasıl yapacağız; tokileri nereye saklayacağız öğretmenim… binalarımız da şiirden yoksun artık örtmenim… onlara nasıl kafiye ekleyeceğiz…

  3. tugba says:

    insan denen mahlukat keşke keskin sebeplere keskin sonuçlar verebilen bir varlık olsaydı. ama değil, yani haklısın şiirsizlik yüzünden mi böyleyiz, bilmek çok güç, bunu iddia edemeyecek kadar büyümek zorunda kaldık maalesef….mesele yalnızca şiir öğretmek değil evet… iyi ama yanlış giden bir şeyler var, biz bunca kaba saba, sanatsız, estetikten yoksun bir toplum olmayı ne zaman başardık onu merak ediyorum? yine de, şiir okuyan insandan, gerçekten şiir okuyan insandan ama, zarar gelir mi bilmiyorum ben… aşkı, sevgiyi, insan olma onurunu bir kere tatmak yeter bence, vazgeçilmesi zor bi zanaat 🙂 (bütün diğer argümanlar için heryerler çok dar, çok tartışmak, çok konuşmak, çok düşünmek gerekir, belki herşeyi baştan yaratmak; eğitim sistemini, yönetimleri, şehirleri, fikirleri en nihayetinde bizleri, gücümüz var mı efendim? )

  4. Dogania says:

    örtmenim, galiba zaman çok hızlandı, yetişemiyoruz biz. ve, şiir ki üzerine tefekkürü icap eder. dolayısıyla hoş bir zaman ister. belki ondandır imtina edişimiz şiirden. kaçarız ondan. sonrası domino etkisi. şiirsiz zaman, şiirsiz binalar, şiirsiz kentler… belki doğa da bize kızıp şiirini söylemeyi keser. orman kenarında bir küçük kasabada o ağaçların hışırtısı kesilir. ve kimse de farkına varmaz, susan şairin kesilen şiirin… ağaç kesilmiştir, şair ölmüştür. ağlasın okul kitabındaki satırlar…

  5. tugba says:

    zaman izafi bir kavramdır ömer, sen kendi zamanını durdur şimdi, soluklan bi, belki o zaman bütün çiçekleri ve baharı, sonra binaları dize getirmen mümkün olur, ama önce sen soluklan…
    şimdi sana bir şiir bayım, görüşmek üzere…

    “ben bütün açık pencerelerden bu bölgenin
    insanları ile konuştum,
    ama zamana benzer, tek kelime bile duymadım.
    hiç kimse aşk dolu gözlerle toprağa bakmadı.
    hiç kimse bahçenin görünümüne tutkun olmadı.
    hiç kimse bahçedeki küçük kargayı ciddiye almadı.
    kederliyim; bir bulut gibi.
    gitmeliyim bu gece.
    sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi
    alıp gitmeliyim, bu gece.
    yaşlı çınarların olduğu bir yere gitmeliyim.”

  6. Anonim says:

    Yazıyı ve yorumları soluk almadan okudum.Lakin Sohrab’ın şiiriyle,şiir kokan o bölgenin, tüm açık pencerelerinden hayata dair kocaman bir soluk aldım.Dört yıl öncesine kadar her gidişimizde onu orada merdivenlerin başında “Hafeze” dalmış oturuyor bulurduk.Gah sakin,gah ise tüm aleme kızgın ve küskün…Hafezin tecellisi gibi adeta…O konuşmak isterse şayet dinlemek nasip olurdu…Aksi halde suskunluğun dilini takınıp konuşmalıydın bahçedeki Hafez ve bahçedeki Hafeze dalıp oturan tecellisiyle…Belkide Sohrabın dediği gibi o bölge insanının kıblesi çeşme,mührü ışık,seccadesi desht olduğu içindir ki hala oralarda Hafezler ve Sadiler görebilmek mümkün…Evet hikayesi,kokusu,müziğinden başka Şirazın ayrıca aşk kokan,yaşam kokan bir de şiiri var…O şehre giderken maşuga ne gerek,şehir hiç sakınmadan,yorulmadan,üşenmeden gelen her keslerin MAŞUGU…

  7. Dogania says:

    hoş geldin isimsiz dinleyici! biz burada tugba örtmenimle böyle böyle konuşuruz… daha doğrusu o güzel güzel konuşur ben de çalışkan öğrenci ayaklarına yatıp onu onaylarım…:) bu arada yorumun için teşekkürler…

  8. Geri bildirim: İran Gezi Notları 12 – İran’ın Kültür Başkenti; Şiraz | Cinorek

  9. burada bir şey eksik demiştim ilk okuduğumda, şimdi hatırladım:

  10. Kim Dogan says:

    Teşekkürler. Güzel bir tamamlama oldu.^^

Çay içer miyiz!!!!!